Sistem 2018 stok krizinin acısını 2020 de arz kriziyle çıkarıyor... İşin kötüsü konjonktür de buna çok çok müsait.
2005 den itibaren oluk oluk akan sıcak para üretime, teknolojiye yatırım yapmak yerine vatandaşa düşük faiz ile bol bol dağıtıldı, heryere beton dolduruldu tüketim çılgınlığı yaşatıldı. Öyle ki ATO nun kendi sitesinde 2010yılına alttaki haber marifetmiş ilan edilmiş.
"Türkiye, 2005 yılından bu yana en yüksek sıcak parayı bu yıl çekiyor. Türk parasının değerlenme eğiliminin devam etmesinin de etkisiyle sıcak paranın getirisinin katlanarak arttığı bu yıl Ocak - Ekim döneminde Türkiye'ye gelen net sıcak para tutarı önceki dört yılın toplamını geçti. Sıcak para Türkiye'de son sekiz yılda gelişmiş ülkelerde 50-100 yılda elde edemeyeceği kadar çok getiri sağladı."
Türk halkı hayatında görmediği suni zenginliği bu yıllarda gördü. Orta direk maaşlı bir ailenin utanmasa gazete kuponuyla dağıtılır gibi C serileri, 3 serileri için sıraya girdiği, lüks konutlar hatta rezidanslarda oturmaya başladığı bu dönemde kimse "bu para nereden geliyor, bu maaşla bu imkanlara nasıl sahip olabiliyoruz, daha da önemlisi bizim kredi olarak kullandığımız bu parayı bize kim veriyor" demedi.
Her yıl otomotiv satışları bir önceki yılı katladı, tüketim çılgınlığı aldı başını gitti. Fabrikası olan, üretim yapan adam bile müteahhit oldu, al satçı oldu, showroom açar oldu parasını sermayesini kolay kazanca kaydırdı.
Yıllar yılları takip etti, rekorlar peş peşe geldi bayiler bir yıl öncenin satışının üzerinde siparişlerini verdi, hedef anlaşmaları yaptı derken temmuz ağustos 2018 bir geldi, GÜMMM! Dolar anlık 7.20 gün sonu ise 6.60 ile kapattı. Türk halkı 1 ayda %30 alım gücünü kaybetti. Daha doğrusu o gün aklına geldi, ben bu ziyaretin faturasını nasıl ödeyeceğim. Bankalar işlemleri kapattı, döviz alım satımı durdu, banka makasları 50 kuruşlara çıktı...
Peki sonra ne oldu, talep bir anda bıçak gibi kesildi. Bütün sektörler ancak ne başta otomotiv sektörü patladı, Showroomlarda bir anda araç koyacak yer kalmadı.
2018 den acı ilacı içen sektör, 2019 da fazlasıyla ihtiyatlı davrandı, hedefleri %20 lere indi, araç siparişlerini kıstı ve stokları minimuma indirdi. 2019 yılı stoksuz devam edenken sektörü canlandırmak için teşvikler, hurda indirimleri derken bu seferde araç yetiştirmez oldu. Sektör bir anda yıl sonuna doğru arz kılığına girdi. Tüm bunlar yaşanırken 2020 de meydana gelen felaketlerin sonuncusu(dilerim!) covid Çin de patladı ve dünyayı esir aldı. Tüm dünyada talepler çakılırken, Türkiye de ise doygunluğa ulaşamayan talep iyice iştahlandı. Üstüne dünyada fabrikalar bir bir kapanma kararı verdi ve yetmeyen stoğa bir de arz darbesi indi. Tüm bu gelişmelerin yanında döviz yine 2018 Ağustos seviyesini yedire yedire geçti ve sonuç:
Talep olan ancak arz olmayan, satınalma gücü de düşen pazarda araç krizi patlak verdi, fiyatlar aldı başını gitti.
2018 de tek bir galeride sıfır araba bulamazken, 2020 de galeriler showroomları katladı. Çünkü katma değeri koca bir SIFIR olan kolay paraya kaydı sistem.
Sistem intikamını alıyor...